{ "title": "Enfeksiyon Tedavisi", "image": "https://www.enfeksiyon.gen.tr/images/enfeksiyon-tedavisi.jpg", "date": "21.01.2024 05:38:05", "author": "Mehmet Çolak", "article": [ { "article": "Enfeksiyon tedavisi, her hastalık yapan mikroorganizma her insanda hastalık belirtilerine neden olmaz. Bunu belirleyen o kişinin bağışıklık sisteminin gücüdür. Bağışıklık sisteminin çalışabilmesi, yani vücudun enfeksiyonlara karşı direnç göstermesi çok sayıda faktöre bağlıdır. Beslenme bağışıklık sistemini doğrudan etkiler ve bu ilişki oldukça hassastır. Bazı besin ögelerinin sınırda yetersizlikleri durumunda bile bağışıklık sistemi işlevleri baskılanır ve enfeksiyon riski artar. Enfeksiyonlar sırasında gelişen hız artışı, besinleri dağılımındaki değişiklik, enflamatuvar (İltihabi) ve immün (Bağışıklık) cevabın uyarılması besin öğesi gereksinimlerini arttırır. Vücudun enfeksiyonlara karşı direnci çok sayıda faktöre bağlıdır. Dengesiz beslenme, rafine şeker ve un tüketiminin artması, besin ve diğer maddelere karşı alerjiler, stres ve az spor yapma gibi faktörler immün sistemi zayıflatarak enfeksiyon eğilimini arttırırlar. Bütün bu faktörlerin yanında immün fonksiyonların idamesini sağlayan vitamin, mineral ve diğer makro ve mikro besin maddelerinin yetersizlikleri de enfeksiyonlara karşı duyarlılığı artırmaktadırlar. Başta A ve C vitaminleri olmak üzere probiyotikler, selenyum ve çinko enfeksiyonlara karşı korunma ve tedavide oldukça önemlidir. Bunlar içinde en çalışma yapılanların başında A ve C vitaminleri gelmektedir.

A vitamini: A vitamini immün sistemi uyararak solunum ve mide-bağırsak zarlarını mikroorganizmaların istilasına karşı korur. A vitamininin enfeksiyonlara karşı olan bu olumlu etkileri daha çok A vitamini yetersizliğinin olduğu hastalarda kendini göstermektedir. Diyetinde yeterli A vitamini olan kişilere A vitamin takviyesi yapmanın etkisi ya çok az ya da yoktur. Hatta doz biraz aşarsa tehlikede yaratabilir. A vitamini hayvansal gıdalarda daha bol bulunur. Başta balık yağı ve karaciğer olmak üzere, böbrek, süt, yumurta sarısı, buğday, havuç, mantar, baklagiller, fıstık, ceviz ve domates A vitamini içeren besinler arasındadır.

C vitamini: C vitaminin enfeksiyon (Bulaşıcı) ve enflamasyon (İltihap) üzerine koruyucu ve tedavi edici özellikleri pek çok çalışmada kanıtlanmıştır. Lökositlerin bakteri, virüs ve kanser hücrelerini fagose etmesi (Yutması) için kandaki düzeyin 50 katı C vitaminine ihtiyaçları vardır. Enfeksiyon sırasında şekerli bir gıda alınması C vitamininin lökosit içine girmesini azaltır. Çünkü glukoz, benzer moleküle sahip olduğu için Askorbik asit (C vitamini) ile yarışır. C vitamininin etkisinin en iyi görüldüğü enfeksiyonlar viral (Virüslere bağlı) olanlardır. Yapılan çalışmalarda yeterli C vitamini alımının üst solunum yolu enfeksiyonuna karşı koruyucu olduğu görülmüştür. C vitamini kaynakları; limon, greyfurt, portakal, çilek, kivi, Frenk üzümü, en çok C vitamini içeren meyveler arasındadır. Lahana, domates, kuşburnu, karnabahar, ıspanak, maydanoz, turp, patates, yeşil biber gibi sebzeler en fazla C vitamini içeren sebzelerdir.

D vitamini: D vitamini, marofajları (Miktop yutucu ve vücudu koruyucu) aktive ederek enfeksiyonlara karşı koruyuculuk sağlar. En önemli diğer özelliği ise insülin direncini tedavi etme ve kilo dengesi sağlama ile kemik sağlığının korunmasıdır. D vitamini kaynağı sadece güneştir. Eksikliği olan bireylerin doktor kontrolünde D vitamini desteği almaları gerekir.

Enfeksiyonlardan korunmak için
Probiyotikler: Probiyotiklerin antiekfeksiyöz (Enfeksiyon karşıtı) özelliklerini pek çok çalışma desteklemektedir. Yapılan çok sayıda çalışma probiyotik yiyeceklerin ishal tedavisinde son derece başarılı olduğunu kanıtlamıştır. Geleneksel olarak ishalli kişilere yoğurt verilmesi yaygın bir uygulamadır. Probiyotikler virüs ishallerinde daha etkili olmakta, dizanteri şeklinde ishalleri ise fazla etkilememektedir. Bunun dışında probiyotikler antibiyotik ishallerinin (Antibiyotik kullanımına bağlı oluşan ishaller) önlenmesi ve tedavisinde de oldukça başarılıdırlar. Ayrıca probiyotikler genital ve üriner (İdrar) sistem enfeksiyonlarını da azaltırlar. Prıbiyotikler antimirobiyal özellikleri yanında çeşitli vitaminlerin (K, tiamin, biyotin, B12, niasin vb) sentezini de yapmaktadırlar. Probiyotik besinler ise kefir, yoğurt, bazı turşular, sirke ve bozadır.

Çinko: Çinko yetersizliği (Bağışıklık) fonksiyonları bozmakta ve çinko takviyesi sağlıklı kişilerde immün fonksiyonları güçlendirmektedir. Az gelişmiş ülkelerin gastroenteritli (İshal) çocuklarında yapılan araştırmalarda çinko takviyesinin ishal sayısı, süresi ve şiddeti azalttığı saptanmıştır. Tüberkülozlu hastalarda da yaygın çinko eksikliği saptanmıştır. Çinkonun soğuk algınlığı tedavisinde de yararlı olduğu gösterilmiştir. Çinkodan zengin besinler et ve balık, süt ürünleri, deniz ürünleri, buğday başta olmak üzere tahıl ürünleri, kuru fasulye, baklagiller, istiridye, çikolata, mısır, Brüksel lahanası, yumurta, brokoli, ceviz, fındık, badem, ay çekirdeği ve kabak çekirdeği, karides, süt, buğday tohumu, bezelye, leblebi gibi genelde tüketilen birçok besinde bulunur.

Selenyum: Selenyum bağışıklık sisteminin fonksiyonu için gerekli bir eser elementtir ve E vitamini ile hücre koruyucusu ve antioksidan olarak çok büyük görev üstlenir. Selenyum verilen prematüre bebeklerin verilemeyenlerden daha az hastane enfeksiyonu geçirdiği gösterilmiştir. Selenyum düşüklüğü olan kişilere selenyum takviyesi yapıldığında viral hepatit sıklığı azalmıştır. Selenyumdan zengin besinler en çok deniz ürünlerinde, ette ve karaciğerde bulunur. Antioksidan ve hücre koruyucusu olan bu mineral vücut dokularının yaşlanmasını geciktirir.

Demir: Demirin enfeksiyonlarla olan ilişkisi en az 30-40 yıldır bilinmektedir. Demirden zengin beslenmenin enfeksiyonlardan korunmada ve tedavide oldukça önemli katkıları vardır. Demirden zengin besinler koyu yeşil yapraklı tüm sebzeler, kırmızı et, karaciğer, yumurta, üzüm, kayısı ve pekmezdir.
" } ] }